DOLAR 35,6878 0.13%
EURO 37,4911 0.7%
ALTIN 3.178,670,76
BITCOIN 3738101-1,13%
Artvin
-1°

AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kâmil Aksoylu

Kâmil Aksoylu

13 Temmuz 2022 Çarşamba

LAZLAR NEREDE YAŞAR?

LAZLAR NEREDE YAŞAR?
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli Arhavililer,
Bazen anadilimizle yazıp okuyarak Laz dili ve kültürünün yaşamasına biraz destek olmaya ne dersiniz? Kabul diyorsanız hemen başlayalım. Yok eğer kabul etmiyorsanız görüş ve eleştirilerinizi beklerim.

Dünyanın her yerinde Lazca konuşan birine rastlanabilir. Türkiye genelinde her yerde yaşayan Lazlar olsa da, Lazların toplu yaşadıkları bir yurtları vardır. Lazlar kendi yurtlarına Lazona derler. Diğer toplum ve halklar Laz coğrafyasını Lazistan diye adlandırır. Lazlar Lazistan’da Lazca ve Türkçe konuşurlar. Yani Lazlar iki dilli bir halktır. Lazca’nın da birçok dilde olduğu gibi çeşitli diyalektleri vardır. Küçücük bir coğrafyada konuşulan Lazca, yer yer anlaşılması güç olan farklı diyalektleri içinde barındırır. Çoğu Laz bu farklılığın ayrıntılarını bilmez. Bunun için bazı Lazlar “bizim konuştuğumuz doğrudur”, bazıları da “hayır, bizim konuştuğumuz doğrudur” diye kendi diyalektlerinin doğruluğunu kanıtlamaya çalışırlar. Ancak doğru olan ve yapılması gereken, kim nasıl konuşuyor ve nerede nasıl konuşuluyor onu öğrenmektir. Çünkü herkesin konuştuğu doğrudur.

Rize’nin doğusuna doğru Çayeli’den sonra sekiz ilçede (Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Borçka ve Murgul’da) Lazca konuşulur. Lazlar bu bölgenin yerleşik halkıdır. Bu ilçelerde Lazca konuşan nüfusa bir göz atarsak; Arhavi’nin tümünün, Pazar Ardeşen ve Fındıklı’nın çoğunun, Hopa nüfusunun yarısından fazlasının, Çamlıhemşin ve Borçka nüfusunun yarısından azının ve Murgul nüfusunun az bir kısmının Lazca konuştuğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında 93 Harbi diye tabir edilen 1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında yurtlarından göçerek Marmara’nın değişik yerlerine yerleşip (İzmit, Karamürsel, Yalova, Hendek, Adapazarı, Akçakoca, Akyazı ve Sapanca) 140 yıldır dillerini konuşup kültürlerini ve geleneklerini kaybetmeyen Lazlar da var. Bir de ekonomik, eğitim ve yaşamla ilgili çeşitli sebeplerden dolayı yurtlarından göçüp büyük şehirlerde yaşayan Lazların sayısı da az değil. Bütün bu sayılar göz önüne alındığında Türkiye’de 350-450 bin civarında bir Laz nüfusu tahmin edilmektedir.

Laz dili ve kültürü üzerine çalışmalar yapan kimi Lazlar Türkiye’deki Laz nüfusunu 1,5-2 milyon gibi abartılı bir rakam olarak gösterirler. Bunu anlayabilmek mümkün değil. Laz nüfusun çok olması az olması pek anlam ifade etmez. Önemli olan Lazların farkındalığı ve kimlik bilincidir. Kendi kimliğinin farkında ve bilincinde olmayan milyonlar olsa ne olur ki? Hoşça kalınız!

LAZEPE SO SKIDUNAN?

Şurimşine Arkaburepe,
Bazi bazi nananena çkunite oçaru do oǩitxute Lazuri nena do kulturaşi skidalas amʒika mxuci meçamuşeni mu zopont? Ǩebuli ikomtna kogeboçǩat. Ǩebulu vaikomtna eleşturi do tenǩidepe tkvani pçumer.

Ǩiyanaşi ǩat̆a svas Lazuri naip̌aramitams ar mitis komoyxvadinen. Turketis doloxe ǩat̆a svas naskidun Lazepe korenannati, Lazepes oǩonç̌eri naskidunan ar dobadona uğunan. Lazepek dobadona mutepeşis Lazona uǯumernan. Çkva milleti do xalkepek Lazi coğrafiyas Lazistani uǯumernan. Lazepek Lazonas Lazuri do Turkuli ip̌aramitaman. Yani Lazepe jur nenoni ar xalki ren. Lazuristi dido nenapes naren steri ç̌eşit̆i diyalektepe uğun. Ar ç̌uç̌ut̆a coğrafiyas na-ip̌aramitinen Lazurik svaşen svaşe navaoxiǯonasenǩo diyalektepe şinaxums. Dido Lazepes ham çkvanobape mç̌ipaşa var uçkinan. Hemu şeni kimi Lazepek “çku nabip̌aramitamt isa ren” ya do zop̌ont̆anşi, kimi Lazepek ti “var, çku nabip̌aramitamt isa ren” ya zop̌onan. Ancaxi isa naren mik muç̌o ip̌aramitams do so muç̌o ip̌aramitinen hemuşi doguru ren. Çunkis irik na-ip̌aramitams isa ren.

Rizenişen yulvaşe ǩele Çayeli şkule orvo ǩezas (Atina, Art̆aşeni. Vica, Viǯe, Arkabi, Xopa, Boçxa do Murğulis) Lazuri ip̌aramitinen. Lazepe ham svaşi otoktoni xalki ren. Ham ǩezapes Lazuri naip̌aramitams lavonis geboǯǩedatna; Arkaburi irik xolo, Atina, Art̆aşeni do Viǯeşi lavonişi didok, Xopaşi lavonişi gverdişen didok, Vija do Borçxaşi lavonişi gverdişen mʒikak do Murğulişi lavonişiti amʒikak Lazuri ip̌aramitaman. Hamuşen çkva 93 Xarbi ya do naitkvinen 1877-1878 Osmanli do Rusişi oǩoǩedinuşi oras sva mutepeşis moyseles do Marmara svaşi ktura do ktura svalepes (Izmit̆i, Ǩaramurseli, Yalova, Xendeǩi, Adabazari, Akçeǩoca, Akkyazi, Sapanca) 140 ǯanaren naskidun do, kultura do moxtana mutepeşi navagondines nena mutepeşi ham ndğasti naip̌aramitaman Lazepeti renan. Arti ekonomiǩa, ǩitxa do nǯopula, skidala do ç̌eşit̆i oǩobğeri sebebete svamutepeşis namoyseles do didi noğapeşe naides do naskidunan lazepeşi lavoniti mʒika varen. Mtelli hamtepe ǩoreʒxa do oǩonç̌aşi Turkiyas ancaxi 350-450 şilya Lazi lavoni koren ya do işinen.

Lazi nena do kultura şeni naiçalişaman kimi Lazepek Lazi lavoni 1,5-2 miliyonişa yonç̌aman. Haya oxoǯonus mumkinati var uğun. Lazi lavoni dido ya ti mʒika, didi ya ti ç̌ut̆a t̆as dido ǩiymeti var uğun. Muyimi naren farǩindaluği ren, çkinoba ren. Muşi minobaşi çkinobas navaren miliyonepe oǩobğut̆asna mu iven ki? Xela do ǩaobate doskidit!

Kâmil Aksoylu

Devamını Oku

ÇAYDA İKİNCİ SÜRGÜN DÖNEMİ

ÇAYDA İKİNCİ SÜRGÜN DÖNEMİ
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli Arhavim.net takipçileri, yöremizin en önemli gelir kaynağı olan çay tarımının güncel sorunları üzerinden sizleri sıcak bir merhabayla selamlayarak ilk yazıma başlıyorum.
Bu Yıl Çay Rekoltesinde Düşüş Bekleniyor
Havaların geç ısınması çayda birinci sürgünü geciktirince ikinci sürgün dönemi de bir hayli geç başlıyor. Havaların uzun süre mevsim normallerinin altında kalması çay üreticilerini ciddi bir kayba uğratacak. Geride bıraktığımız ilk sürgün döneminde %20-25 civarında gerçekleşen ürün kaybı, gecikmeyle iyice soğuk havalara kalacak olan üçüncü sürgün döneminde de sürecek. Bir kayıp da sadece sahil kesimi için. Sahil kesiminin düşük de olsa genelde aldığı dördüncü ürününü bu yıl alamayacağı tahmin edilmektedir. Bütün bunlar üst üste getirildiğinde %20 civarında yıllık ürün kaybı olacağı tahmin ediliyor. Bu bağlamda ikinci sürgün her zamankinden daha çok öneme sahip. Bu yılın rekoltesini büyük ölçüde ikinci sürgünün verimi belirleyecek diyebiliriz.
Fakat ne var ki bu yıl üreticiyi asıl kayba uğratacak olan iyice kontrolden çıkan gübre fiyatlarıyla yine her yıl kontrolsüz yükselişte olan yevmiyelerdir. Gübrenin tonu geçen yıl 3.500 TL civarında iken şu an 10.000 Liraya dayanmış durumda. Bir kısım üretici birinci sürgün için çaya gübre atamamıştır. Genel anlamda ekonomideki kötü gidişat elbette ki sadece çay üreticilerini değil, tarımın bil cümle kollarını aynı şekilde etkilemektedir. Ürününe %50 zam alan üreticinin girdi maliyetleri %200 – %300 artmakta. Bu durum en çok milletin efendisi olan köylüyü vurmakta ve gidişat milletin efendisi köylüyü milletin kölesi olma durumuna sürüklemektedir.
Bu Yıl Kontenjan Yok
Bu yıl rekoltenin (yıllık üretimin) düşük gerçekleşeceği ihtimali üreticiye şöyle bir avantaj sağladı. ÇAYKUR her yıl uyguladığı günlük kontenjanı bu yıl henüz uygulamadı. Yıllardır üreticiyi mağdur eden günlük kontenjanın gereksizliği böylelikle uygulamalı olarak kanıtlanmış oldu. Üretici ÇAYKUR’a da sattı, özel sektöre de sattı. Kontenjan uygulanmayınca taban fiyatın kendiliğinden korunması bir yana özel sektör 10 kuruş – 20 kuruş fazla fiyat vererek çay alımı yaptı. İşte yıllardır savunduğumuz olay budur. Aslında uyguladıkları söylenen serbest piyasa kuralı da budur. Yoksa özel sektör çay alsın diyerek devlet üreticiye kontenjan çilesi çektirmez. Bunun adı da zaten serbest piyasa olmaz, olsa olsa ceberut bir devletin piyasa anlayışı olur. Sonuç olarak kontenjan uygulanmayınca özel sektör fiyat düşüremeyip üreticinin uğradığı ürün kaybından daha az zarar görmesi sağlanmış oldu. İkinci sürgünde bu durum korunmayıp kontenjan uygulanırsa özel sektör kilo başı 1 – 1,5 TL düşük fiyat uygulayıp üreticinin devlet eliyle zarara uğratılacağının altını çizelim. Üretici için ha ürün kaybı olmuş, ha kontenjan nedeniyle özel sektöre düşük fiyata çay satmış fark etmez ikisi de zarar hanesine yazılır.
Dünya Çay Piyasasında Neden Yokuz?
Yaş çay üretiminde dünyada beşinci sırada olan Türkiye’nin kalitesiz kuru çay üretmesinden dolayı dünya çay piyasasında adı sanı yok. Yaş çay üretiminde beşinci sırada olup, kuru çay üretiminde dünyada söz sahibi olmayan Türkiye, yıllık kişi başı 4 kg kuru çay tüketimiyle iç tüketimde dünya birincisidir. Dünya ortalaması 0,8 kg civarında. Bunun anlamı Türkiye kalitesiz ürettiği kuru çayın tamamına yakınını kendi tüketiyor olmasıdır. Pandemi öncesi her yıl kırk bin ton civarında kaçak çayın girdiğini ve 40-50 bin ton kadar çayın da ithal edildiğini söylersek sanırım Türkiye’de kuru çay alanında değişik damak tatlarının varlığı hakkında ipuçları vermiş oluruz. Pandemi sonrası rakamlar hakkında bir bilgim yok.
Burada üzerinde durulması gereken husus, yaş çay üretiminde dünyada ciddi bir ağırlığı olan Türkiye’nin kuru çay ihracatında neden bir varlık gösteremediğidir. Üretimde beşinci sırada olan bir ülke ihracatta da en az onuncu sıra gibi yerlerde olabilir. Çay üretmeyen ülkeler dışarıdan çay alıp ihracat yapıyor da üretimde hatırı sayılır bir durumda olan Türkiye neden yapamıyor?
Kalitede Düşüş Devam Ediyor
Bütün sorunlar bir yana, şu an uygulanmakta olan ‘bahçeden bohçaya ne girerse’ yöntemiyle toplanan çaylar, kaliteli kuru çayın üretilmesine en büyük engel teşkil ediyor. Nasıl mı? Anlatayım.
Çayda kontenjan uygulanmadığı için şüphesiz üretici rahatladı. Ama görünen o ki biraz fazla rahatladı. Birinci sürgünde toplanan çayların yarısı evsaftan çıkmış durumda toplandı. Bilinçsiz yarıcıların ve işçilerin eline düşmüş olan çay üreticilerinin bir kısmı işi kendileri kotarmaya çalışıyor. Fakat 5-10 ton civarında çayın üreticiler tarafından toplanması bir hayli zaman alır ve o zamana kadar çay sürgünü sertleşip eski yaprağa dönüşür. Bu durum kalite açısından çok ciddi bir sorundur. Öte yandan nasıl olsa işçi bulunmuyor diye kapasitelerinin üzerinde çay alan yarıcıların durumu daha da vahim. Becerisinin çok çok üstünde yarıya çay almış olan yarıcılar işi yetiştiremeyip çayın kartlaşmasına neden oluyorlar. Nasıl olsa bahçeden bohçaya ne girerse alınıyor rahatlığına güvenen yarıcılar çay sahiplerini de pek umursamıyorlar. “İşine gelirse” tutumu hakim durumda. Dolayısıyla “Nasıl olsa bohçaya ne konursa alınıyor” rahatlığı, çayın bahçede kartlaşmasına ve kuru çay kalitesinin bozulmasına en önemli nedendir. Bu durum böyle sürerse kaçak çay ve ithal edilen çay miktarlarının artması kaçınılmazdır. Yetkililerin duruma müdahale etmeleri gerekir. Yaş çayın toplanması gereken normal bir sürgün dönemi vardır. Bu dönemin geciktirilmesi doğrudan kuru çayın kalitesini olumsuz etkiler. Dolayısıyla Haziran sonuna sarkan birinci sürgün çaylarda kalitenin düşmesi kaçınılmazdır.
Ayrıca kilo işi çay toplayanlar da hem kalite açısından hem de verimlilik açısından önemli bir sorundur. Çayın kilosu fazla gelsin diye makası derine daldırıp eski yaprak ve kökleri keserek gelecek sürgün dönemi verimini önemli ölçüde aksatıyorlar.
Bu Yevmiyelerle Çay Toplatılamaz
Bir önemli sorun da çay toplamada dizginlenemeyen günlük yevmiye ücretleridir. Yetkililer bu konuda her yıl havanda su dövmeyi sürdürürler. Bu nasıl bir yönetim, bu nasıl bir piyasa ve bu nasıl bir yetkisizlik anlayabilmek mümkün değil. Bugün Türkiye’de hangi tarım işçisinin yevmiyesi 500 TL + yemek + yol vesairedir. Bu yıl sekiz saatlik çay toplama yevmiyesi 500 -600 Lira. Yetmedi iki öğün yemek de istiyorlar. Artı yatacak yer ya da gelip gitme parası da var. 150-200 kilometre batıda fındık ve diğer tarım işçilerinin yevmiyesi yemeği gelip gitmesi hepsi içinde 200 TL iken buna dur diyebilecek bir yetkili kurum yok mudur Türkiye’de?
Üretici tonu on bin Liraya gübre alarak, yevmiye 500-600 TL artı yemek ve yol parası vererek çayını temizletecek, gübreletecek, toplatacak ve bu işin altından kalkacak. Aklınız alıyor mu bunu? Çay kanunu may kanunu diye aylardır boşuna havanda su dövmeyin. Verdiğiniz taban fiyatı koruyun başka ihsan istemeyiz sizden!


Kâmil Aksoylu

Devamını Oku

ARHAVİM.NET AHALİSİNE MERHABA!

ARHAVİM.NET AHALİSİNE MERHABA!
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli arhavim.net ziyaretçileri ve okuyucuları, arada bir bu sayfalardan sizlere ulaşıp aranızda olmaya çalışacağım. Bazen Lazca, bazen Türkçe yazmayı düşündüğüm konular çoğunlukla kültürel ağırlıklı olup, arada güncel konularla yöremizdeki sorunlara da değinmeye çalışacağım.

Kültür olgusu bir toplum için hem kendi uygarlığına, hem de dünya uygarlığına kattığı değerler bütünüdür. Bu değerler bütünü, periyodik olarak yinelenip sürekliliğinin sağlanmasıyla geçmişten geleceğe aktarılan bir emanettir aynı zamanda. Fakat ne var ki değişen yaşam şartları her kuşağı farklı etkileyip kültürel yolculukta aksamalar olacak ve bazı değerler geleceğe aktarılamayıp unutulacaktır.

Çocukluğumuzda yaşadıklarımızı çocuklarımızın yaşamasını kimse beklememeli elbette. Ama geçmişi de sadece acı bir tortu gibi yüreğimizde bırakmamalıyız. Hiç değilse gençlerimize atalarının yaşadığı kültürü ve konuştuğu dili tanıtabilmeliyiz.

Yaşam şartlarının değişmesi en çok dilimizi ve kültürümüzü etkilemektedir. Dilimizin ve kültürümüzün etkilenmesi süreç içinde hızlanarak kimlik bilincimizi de yok etmekte. Günümüzde dilin değişmesi, kulağın algısını da değiştirmekte. Algının değişmesi ne yazık ki gönülleri de değiştiriyor ve bir yerden sonra her şey tıkanıp kalıyor. Geride kalanın üzerinden geçilip zamanla izleri bile kalmayınca iş işten geçmiş oluyor.

Günümüzde onlarca farklı dile ve kültüre ev sahipliği yapan ülkemizde artık anadili eğitimi ve anadilde eğitimin koşulları tartışılmaktadır. Bizim amacımız ülkemizin ev sahipliği yaptığı kültürel bütünlüğün içinde varlığımızı koruyup geçmişten aldığımız kültürel mirası geleceğe aktarabilmektir. Bu sayfalar aracılığıyla dilimiz, kültürümüz ve yöremiz adına birbirimizle paylaşacak ve birbirimize aktaracak önemli bilgilerin olacağına inanıyorum. Yazıma başlamadan önce her türlü öneri ve eleştiriye açık olduğumu belirterek tüm dünyaya sevgi, dostluk ve kardeşlik dileklerimi iletiyorum.

ARKABURİ SİTEŞİ EXALİŞE MERXABA!

Arhavim neti’şi şurimşine musafirepe do maǩitxalepe, haǯişkule bazi bazi ham siteşi sayfapeşen tkvanǩala bivare. Bazi Lazuri, bazi Turkuli oç̌aru nabizmonam temape, kultura meǩardineri t̆as ti na, bazi ti aktueli (ndğaluri) meselepes ti baǩatare.

Ar xalki şeni kultura, hem muşi uygarluğişe, hemi ti ǩiyanaşi uygarluğişe mxuci meçamu ren. E do kultura, meğireyi ora muşis na ixenasen xolonobate, golanoraşen moxtanoraşe namoyğinen ar emaneti ren. Ala mu ren ki, oras dolexe naikturen skidalate kultaras doloxe bazi adeti usuli do ǩaidepe gondunun.

Helbet ki berobas çku napskidit steri berepe çkuni var skidanoren. Ala golanora çkuniti guris xvala ar ç̌vini steri var dit̆alen. Çkar vartina berepes umçanepe mutepeşi nena do kultura oçinoponi boret.

Skidalaşi okturuk enni dido nena do kultura çkuni gomoç̌ǩondinapaman. Nena do kulturaşi goç̌ǩendinuk minoba çkuni ti ezdims do nimers. Nenaşi okturuk gagnoba ti kturoms. Gagnoba dikturaşi muntxa vare vi, guriti ikturen. Çkva hem oraşkule ninǩolen kodoskidun. Ǩap̌ulas na eǩaskidun çkunoba, mʒika oraşkule geyjilaşi do gondunaşi çkva oxenoni mutu vadoskidun.

Ham ndağas doloxe çkva do çkva nena do kultura na isaybams dobadona çkunis, çkva nananena doguru do nananenate oǩitxuşi p̌aramitepe ixenen. Çku dobadona çkunis doloxe nena do kultura çkuni osaybu do moxtanoraşe omalu minonan. Ham sayfapeşen nena do kulturaşeni dido muturenpe biparaten do artikatis mebiçaten mobiçaten. Tkvanden namoxtasen irri fiǩiri do ǩat̆a nena tkvani çkimişeni ǩiymetoni ren. Mtelli ǩiyanaşe cumaloba, oropa do dostluğiten.

Kâmil Aksoylu

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.